Yeni Nesil Ebeveynler: Daha Güzel Bir Dünya İçin…

Charles Eisenstein zamanımızın önemli düşünürlerinden biri. “Kalplerimizin bildiği daha güzel bir dünya” isimli kitabı, kendimize ve çocuklarımıza daha güzel bir gelecek yaratabilme olasılığına farklı bir bakış açısı getiriyor.

Kitap, aslında böyle bir olasılığın olabileceğini içten içten çok iyi bildiğimizi bize hissettiren bir işaret niteliğinde…İçimizdeki sesi dinlememiz ve doğru olduğuna inandığımız şeyleri yapmamız için bizi teşvik edecek örneklerle dolu. Bize, evrendeki her şeyin birbirine bağlı olduğu gerçeğini (varlıklar-arasılık) hatırlatarak bireysel hiçbir eylemin, eğer kalpten yapılıyorsa, etkisiz olamayacağını anlatıyor.

Kitabın Türkçe basımı da baştan sona “kalpten” bir girişim. Kitap, topluluk destekli yayınlanmış ve hediye edilerek dağıtılmış. İlgilenenler ve kitabın baskılı versiyonunu bulamayanlar için kitabın dijital versiyonunu buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.:

Eisenstein, kendimize “kim olduğumuz” ve “dünyayla ilişkimiz” hakkında anlattığımız hikayeleri değiştirmenin olumlu değişiklikler yaratmak için temel olduğunu öne sürüyor.

İşlemeyen “Eski Hikaye”nin bitişine ve “Yeni Hikaye”ye geçiş anına tanıklık eden yeni nesil ebeveynler olarak; güzel bir gelecek yaratmak için neler yapacağımız konusunda bocalıyor olmamızın da çok doğal olduğunu söylüyor. Evet, plastik pipet kullanmadığımızda veya plastik şişeleri reddettiğimizde; denizlerdeki plastikler bir anda temizlenmiyor. Ama bireysel eylemlerin inanılmaz sonuçlar doğurabildiğini de çok iyi bildiğimizi vurguluyor ve dahası doğru olanı yapmak için içten içe güçlü bir istek duyduğumuzu ifade ediyor.

Eisenstein, yeni hikaye’ye geçiş ve değişim için değerlerimizi, ilişkilerimizi ve toplumsal yapıları gözden geçirmemizi; ayrılık ve kıtlık zihniyetinden birlik ve bolluk zihniyetine geçişi teşvik ediyor.

KItabın sonunda yer alan “Bir Kabile Toplantısı” hikayesini de burada paylaşmak isteriz.

Bir Kabile Toplantısı

Bir zamanlar, bizimkinden çok uzak bir gezegende, çok ulu bir kabile yaşarmış. Bu uzaklık mekânsal mı zamansal mı yoksa zamanın bile dışında mı, bilmiyoruz. Bu kabile, bugün bizim yaşamın ve zihnin gerçek potansiyelini göz ucuyla yakalayabildiğimiz istisnai deneyimler dışında var olabileceğine inanmaya cesaret bile edemediğimiz, büyülü ve neşeli bir hayat sürermiş.

Bir gün yaşlılardan biri bir toplantı çağrısı yapmış. Herkes toplanmış ve içlerinden biri büyük bir ciddiyetle konuşmuş. “Dostlarım,” demiş, “yardımımıza ihtiyacı olan bir gezegen var. Adına Dünya diyorlar ve kaderi bizim ellerimizde. Üzerinde yaşayan insanlar kolektif doğum süreçlerinde kritik bir noktaya vardılar. Tıpkı bizim gezegenimizin bundan bir milyon yıl önce yaşadığı süreç gibi. Biz yardım etmezsek bu bir ölü doğum olacak. İnsanlığa hizmet etmek için o yer ve zamanda gerçekleştirilecek bu göreve kimler gönüllü olmak ister?”

“Bize bu görevden biraz daha bahseder misin?” demişler.

“Bu öyle basit bir iş değil. Şamanımız sizi çok derin bir transa sokacak ve kim olduğunuzu unutacaksınız. Bir insan gibi yaşamaya başlayacak, başlangıçta nereden geldiğinizi hiç hatırlamayacaksınız. Dilinizi ve gerçek isminizi bile unutacaksınız. Bizim gezegenimizin güzelliklerinden ve içinde yıkandığımız sevgiden mahrum kalacaksınız. Burayı çok özleyecek ama özlediğiniz şeyin ne olduğunu tam olarak bilemeyeceksiniz. Sadece bizim normal kabul ettiğimiz sevgi ve güzelliği kalbinizde bir özlem olarak taşıyacaksınız. Harabeye dönmüş Dünya gezegeninde yaşarken daha güzel bir dünyanın mümkün olduğuna dair hatıralarınız sezgisel bir bilgi biçimini alacak.

“Siz bu dünyada büyürken bu bilgi sürekli saldırı altında olacak. Çok çeşitli yollarla size yıkım, şiddet, angarya, endişe ve yozlaşmanın normal olduğu söylenecek. Tamamen yalnız kaldığınız, daha güzel bir dünyaya dair bilginizi doğrulayacak hiç kimsenizin olmadığı dönemlerden geçebilirsiniz. Bizim ışıklı dünyamızda hayal bile edemediğimiz derin bir çaresizlik duygusuna kapılabilirsiniz. Ama ne olursa olsun içinizdeki bilgi kıvılcımı sizi asla bırakmayacak. Özünüzle ilgili bir hatıra DNA’nıza kayıtlı olacak. Bu kıvılcım içinizde kalacak, asla sönmeyecek ve bir gün yeniden alevlenecek.

“Bir süre için kendinizi yapayalnız hissetseniz bile aslında yalnız olmayacaksınız. Size yardım göndereceğiz. Bu yardımları siz birer mucize olarak görecek, aşkın deneyimler olarak tarif edeceksiniz. İşte bunlar o kıvılcımı körükleyerek alevlendirecekler. Birkaç saniye, saat ya da gün boyunca, olması gereken güzellik ve neşeye uyanacaksınız. Dünya ve insanları ne kadar derinden yaralı olurlarsa olsunlar, mümkün olanın vaadi ve gerçek olanın hatırlatıcısı olarak geçmişten ve gelecekten bugüne yansıyan bu güzelliği Dünya’da da görebileceksiniz.

“Bu görüntüden sonra normal yaşamın rutinleri sizi tekrar içine çekebilir ve ateş tekrar köze dönebilir. Ama her uyanıştan sonra bu rutinlerin normalliği azalacak, o dünyanın hikâyesi eskisi kadar gerçek görünmeyecek. Köz gittikçe parlaklaşacak. Yeterince köz bunu yaptığında hepsi bir araya gelerek ateşi tekrar yakacak ve birbirlerini besleyecek.

“Çünkü unutmayın, yalnız olmayacaksınız. Görevinizi hatırlamaya başladıkça kabilenizin diğer üyeleriyle karşılaşmaya da başlayacaksınız. Onları ortak amacınızdan, değerlerinizden, sezgilerinizden ve yürümüş olduğunuz yolun benzerliğinden tanıyabileceksiniz. Dünya gezegeninin durumu kriz düzeyine yaklaştıkça sizin yollarınız daha sık kesişecek. Yalnızlık zamanı, deli miyim acaba diye düşünme zamanı bitmiş olacak.

“Kabilenizin üyelerini Dünya’nın dört bir yanında bulacak, bu gezegende kullanılan uzun mesafeli iletişim teknolojilerini kullanarak onların varlığından haberdar olacaksınız. Ama esas değişim, esas tanışma, özel mekânlarda yapacağınız yüz yüze buluşmalarda yaşanacak. Birçoğunuz bir araya geldiğinizde yolculuğunuzda yeni bir aşamaya geçeceksiniz. Bu yolculuğun şu an başladığı yerde biteceğine sizi temin ederim. O zaman bilinçaltınızda duran görev bilincinizde yeşerecek. Size normal olarak sunulan dünyaya karşı sezgisel isyanınız daha güzel bir dünya yaratma çabasına dönüşecek.”

Bir kadın, “Yalnızlık döneminden biraz daha bahseder misin? Hazırlıklı olalım,” demiş.

Yaşlı, “Yalnızlık döneminde sürekli deli olmadığınızı kendinize ispat etmeye çalışacaksınız. Bunun için insanlara dünyada nelerin yanlış gittiğini anlatacak, sizi dinlemediklerinde ihanete uğramış gibi hissedeceksiniz. Daha güzel bir dünyanın var olduğuna dair sezgilerini zin geçerliliğini doğrulamak üzere yanlış giden şeylere, kötülüklere ve ekolojik yıkım hikâyelerinin peşine düşebilirsiniz. Ama size gönderdiğimiz yardımı aldığınızda ve buluşmalarınızda tanıştığınızda artık bunu yapma ihtiyacı hissetmeyeceksiniz. Çünkü artık gerçeği biliyor olacaksınız. Enerjiniz bundan böyle o daha güzel dünyayı yaratmaya yönelecek.”

Kabileden başka bir kadın, “Bunun işe yarayacağını nereden biliyorsunuz? Şamanımızın gücü bizi böyle bir yolculuğa göndermeye yetecek mi?” diye sormuş.

Yaşlı, “İşe yarayacağını biliyorum çünkü o bunu daha önce defalarca yaptı. Birçok kişi insan olarak yaşamak ve sizin şimdi üstleneceğiniz görevin altyapısını hazırlamak için çoktan Dünya’ya gönderildi. Bugüne kadar bol bol alıştırma yaptı! Tek fark bugün pek çoğunuzun aynı anda yola çıkması olacak. Sizin yaşayacağınız çağın farkı sizin kritik bir kitle oluşturmanız ve birbirinizi uyandırmanız olacak. Yaratacağınız sıcaklık tüm insanların içindeki kıvılcımları alevlendirecek. Çünkü aslında hepsi bizimki gibi kabilelerden geliyor. Tüm galaksiden ve ötesinden gelen varlıklar şu an Dünya’da toplanıyorlar. Çünkü bugüne kadar Ayrılık’ta bu kadar derinlere inen hiçbir gezegen geri dönemedi. Dünya’daki göreve gidenleriniz kozmik evrimde yeni bir adımın parçası olacaklar,” demiş.

Bir adam, “O dünyada kaybolma ve şamanik transtan uyanamama ihtimalimiz var mı? Çaresizlik duygusunun, şüpheciliğin, ayrılık acısının içimizdeki umut kıvılcımını, gerçek benliğimizi ve özümüzü söndürmesi, sevdiklerimizden sonsuza kadar ayrı kalmamız tehlikesi var mı?” diye sormuş.

Yaşlı, “Öyle bir ihtimal yok. Siz ne kadar kaybolursanız size göndereceğimiz yardım da o kadar güçlü olacak. O anda kişisel dünyanızda bir çöküş yaşayabilir, önemsediğiniz her şeyi kaybedebilirsiniz. Fakat sonradan size verilen armağanı göreceksiniz. Sizi asla terk etmeyeceğiz,” diye cevap vermiş.

Başka bir adam, “Görevimizde başarısız olmamız ve Dünya’nın yok olması ihtimali var mı?” diye sormuş.

Yaşlı, “Soruna bir paradoksla cevap vereceğim. Görevinizde başarısız olma ihtimaliniz yok. Ama görevin başarısı sizin eylemlerinize bağlı. Dünya’nın kaderi sizin elinizde. Bu paradoksun anahtarı sizde; tüm eylemlerinizin, gizli kişisel mücadelelerinizin bile evren için önemli olduğu duygusunda. Şu an bildiğiniz gibi, o zaman da yaptığınız her şeyin önemli olduğunu bileceksiniz.”

Başka soru kalmamış. Gönüllüler bir çember oluşturmuşlar ve şaman tek tek hepsinin yanına gitmiş. Herkesin farkında olduğu son şey şamanın yüzlerine bir duman üflemesiymiş. Derin bir transa geçmişler ve rüyalarında bizim bugün bulunduğumuz dünyaya gitmişler.


Previous
Previous

Şefkatli İletişimle Barışı Seçmek

Next
Next

Yeni Nesil Ebeveynler: Öz Şefkatli farkındalık Pratiği