Otoriter olmadan ebeveyn olmak…

Çocuğumuzu yönlendirmek için ödül veya cezayı kullanmamayı, gücümüzü bilinçli kullanmayı seçmek demek, hoşumuza gitmeyen davranışları sineye çekmek veya ihtiyaçlarımızdan vazgeçmek, başka deyişle gücümüzü teslim etmek anlamına gelmiyor.

Bu, gücü birlikte kullanmaya, yani kuracağımız saygılı diyalogla herkesin ihtiyaçlarının değerli olduğu ve dikkate alındığı mesajını vererek olabildiğince çok ihtiyacı karşılamaya odaklanmaya dönük bir davet.

Örneğin, çocuğumun akranına vurduğunu gördüysem, cezalandırmak için değil, birisinin zarar görmesini engellemek için koruyucu güç kullanıp onu arkadaşının yanından alabilirim; birlikte konuşmak üzere sakinleşinceye kadar onu tutabilirim. Kritik olan seçim bu noktada başlıyor. Onu dolaylı olarak (ayıplamak, karşılaştırmak, utandırmak, küsmek…) veya doğrudan (tehdit etmek, bir şeyden mahrum etmek…) cezalandırabilirim ya da onu terbiye etmeye yönelebilirim: "Arkadaşına vurmamalısın. Bu doğru değil.”

Bu seçimlerin çocukta benimle bağlantı kurmak yerine suçluluk, utanç ve öfke tetikleyebileceğinin ayırdına vardığım zaman, önce onun bu eyleminin ardındaki ihtiyaçla ve benim bu durumda uyanan ihtiyacımla bağ kurmayı tercih edebilirim. Çocuğumun yaşına ve duygusal durumuna bağlı olarak onunla sesli veya sessiz empati kurabilirim: “Arkadaşına kızdın mı? O oyuncakla yalnız oynamak istediğini anlasın mı istiyorsun? Ben de ikinizi birden korumak istiyorum. Ona zarar gelmeyecek şekilde bir yol bulmana yardım edebilirim.” Doğrudan çocuğumun eylemini değiştirmeye odaklanmak yerine, önce o eyleminin ardında karşılamaya çalıştığı ihtiyaçla bağ kurduğumda, bir anlamda buzdağının da altına inebilir ve ihtiyacını karşılayacak farklı yollar bulması için ona destek olabilirim.

Çocuğumla aramızda kazan-kaybet’ten, haklı-haksız'dan öte sağlam bir ilişki olsun istiyorsam ödül ve ceza başta olmak üzere her türlü baskıcı güçten de özgürleşmek istiyorum - ki empati ve dürüstlük temelinde, şefkatli gücümle ona tuttuğum fenerin aydınlattığı alanda hayata katkıda bulunan öz gücünün farkına varabilsin.

Joseph Chilton Pearce, “Çocuklar, söylediklerimizden çok, olduğumuz kişiyi öğrenir; dolayısıyla çocuğumuzun olmasını istediğimiz kişi olmalıyız” diyor. Çocuklarımızın sosyal-duygusal gelişimini desteklemek için en etkili yolun, onlara değerlerimizi yansıtan birer model olmak olduğunu düşünüyorum.

Son satırları, Şiddetsiz İletişim repertuarına değerli katkılarından çok faydalandığım Miki Kashtan’ın, kardeşi Arnina Kashtan ile birlikte kaleme aldığı “Parenting without Obedience” (İtaatten Özgür Ebeveynlik) makalesinden birkaç cümleyle tamamlamak istiyorum:

“Ebeveynler ve yetişkinler itaat ettirmekten, utandırmaktan, doğru-yanlış düşüncesinden özgürlüğe, sevgiye, gönülden verme-almaya ve özenli diyaloglara geçiş yaptıklarında, çocuklar da kendi ihtiyaçlarının yanısıra hem yetişkinlerin hem çocukların iyilik haline özen göstermek için kendi doğal ve içten arzularını besleyip büyütebilirler.

Ebeveynin ihtiyaçlarını ve bakış açılarını önceliklendiren meli-malılar, ödüller-cezalar ya da anne-babanın ihtiyaçlarını feda eden müsamahakar seçimler yerine, yaşamın canlılığına ve herkesin kapasitesine güvenme halinden, aileyi var eden tüm bireylerin içine uyan çözümler doğar.”

- Gizem Alav Şapçı


~YENİ NESİL 2000 OKULLARI

Previous
Previous

Şefkatli ebeveynlik ifadeleri.

Next
Next

Öğrenmenin yaşı vardır.